Hastanın şikayetlerinin dikkatle dinlenmesiyle tipik şikayetleri olan hastalarda reflü tanısı tecrübeli bir hekim tarafından kolaylıkla konulabilir. Hastanın şikayetlerinin reflüye yönelik bir tedavi ile kısa sürede düzelmesi de teşhisde kullanılabilecek diğer bir yöntemdir. Bu tür hastalarda genellikle ilave incelemelerin yapılmasına gerek yoktur. Atipik bulguları olan, tanı koyulamayan veya tedaviye yanıt vermeyen hastalarda bazı ilave testlerin yapılması gerekir.
Gastroskopi (yemek borusu ve midenin ışıklı bir teleskopik cihaz olan gastroskop ile incelenmesi, endoskopi) yemek borusunun doğrudan görülmesine ve gerektiğinde histopatolojik inceleme için doku örneği alınmasına imkan vermesi nedeniyle reflü teşhisinde en sık ercih edilen yöntemdir. Ancak, tipik reflü şikayetleri olan hastaların yarısından daha azında (%35-40) endoskopide reflü bulgularına rastlanabilmektedir, Bu durumda endoskopi sırasında yemek borusunun alt ucundan doku örnekleri alınarak reflünün erken bulguları yönünden incelenmesi tanıda yardımcı olur. Özellikle şikayetleri 5 yıldan fazla bir süreden beri var olanlarda, 40 yaşın üzerindeki hastalarda , birinci derece akrabalarında (anne, baba ve kardeşlerinde) yemek borusu veya mide kanseri bulunanlarda ve yutma güçlüğü, ağrılı yutma, kilo kaybı ve kansızlık gibi bulguları olan hastalarda endoskopi mutlaka yapılmalıdır.
Reflü düşündüren şikayetleri olduğu halde endoskopik incelemede reflü düşündüren bir bulgu saptanmayan hastalarda teşhisde kullanılabilecek bir diğer yöntem 24 veya 48 saat boyunca yemek borusu içindeki asit miktarının (pH) ölçülmesidir (pH monitorizasyonu). Bu test sırasında hasta günlük aktivitesine devam ederken yemek borusu içindeki asidite yemek borusu içine yerleştirilen ince bir kateter üzerindeki algılayıcılar vasıtasıyla özel bir cihaz kullanılarak kaydedilir ve daha sonra bilgisayar programı yardımıyla değerlendirilerek hastada gastroözofagial reflü olup olmadığına karar verilir. pH monitorizasyonu testi gastroözofagial reflünün belirlenmesi yanında hastanın şikayetlerinin reflü ile ilgili olup olmadığını göstermesi bakımından da ayrı bir öneme sahiptir ve tedaviye cevap vermeyen hastalarda tedavinin etkinliğinin araştırılmasında da kullanılabilir. Bazı durumlarda pH monitorizasyonu da teşhiste yetersiz kalabilir. Bu durumda ‘impedans analizi’ olarak adlandırılan diğer bir yöntemle tanı koymak mümkün olabilmektedir.
Yemek borusu içindeki basınçların kaydedildiği bir yöntem olan ‘özofagial manometri’ reflü teşhisinde rutin olarak uygulanan bir yöntem değildir ancak endoskopik inceleme normal olduğu halde yutma güçlüğü tanımlayan, tedaviye yeterli cevap vermeyen veya atipik bulguları olan hastalarda tanıda faydalı olabilir. Cerrahi tedavi düşünülen hastalarda ameliyat öncesinde manometrik incelemenin yapılması genellikle tavsiye edilir.
Reflü hastalığının komplikasyonları nelerdir?
Uzun süren ve yeterince tedavi edilmeyen reflü hastalığında yemek borusunun alt ucunda darlık oluşabilir ve bu durum reflü hastalarının yaklaşık olarak %10 unda görülür. Başlıca bulgusu yutma güçlüğüdür. Endoskopi ve baryumlu yemek borusu filmi ile tanı koyulur. Yemek borusu kanserleri de aynı bulguları verdiğinden gastroskopi mutlaka yapılmalıdır. Darlığın tedavisinde balonla genişletme tedavisi uygulanır, düzelmeyen vakalarda ise cerrahi tedavi gerekir. Reflü hastalığında görülebilecek diğer bir komplikasyon yemek borusunda oluşabilecek derin ülserlerdir. Bu ülserler ağrılı olahilecekleri gibi bazen şiddetli kanamalara yol açabilirler. Kronik larenjit, astım ve mide içeriğinin solunum yollarına kaçması sonucunda oluşabilecek daha ciddi problemler reflü hastalığında görülebilecek diğer komplikasyonlardır.
Gastroözofagial reflü hastalığının ciddi ve sessiz bir komplikasyonu Barrett özefagusu veya Barrett metaplazisi olarak bilinen durumdur. Bu hastalıkta yemek borusunun iç yüzeyini döşeyen dokunun yerini mide veya barsakların iç yüzünü döşeyen doku almaktadır. Genel olarak reflü dışındaki yakınmalar nedeniyle gastroskopi yapılan insanlarda Barrett metaplazisine rastlanma sıklığı %0.5-1 ken reflü nedeniyle endoskopi yapılanlarda bu oran %5-15 e kadar yükselmektedir. Yemek borusunda darlık gelişen hastalarda bu oran %50 ye kadar çıkabilir. Barrett özefagusu her yaşta görülebilmesine rağmen 40 yaş sonrasında görülme sıklığı artar. Batı toplumunda ve beyaz ırkta daha sık görülmektedir. Barrett özefagusunun önemi kansere dönüşüm gösterebilen bir hastalık oluşundadır. Barrett özefagusu olan hastalarda yemek borusunda kanser gelişme sıklığı yıllık %0.5 civarındadır ki bu oran Barrett özefaguslu hastalarda yemek borusu kanseri gelişme riskinin genel topluma göre 30 ila 50 kat daha fazla olduğu anlamına gelir. Bu nedenle Barrett özefagusu saptanan hastaların belirli aralıklarla gastroskopi yapılarak ve doku örneği alınarak takip edilmeleri ve kansere dönüşümün erken bulguları saptanan hastaların cerrahi tedavi ile tedavi edilmeleri gerekir.
Kronik reflü sonrasında gelişen yemek borusu darlığının Baryumlu grafide görünümü