Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı
ÜLSER NEDİR?
Sindirim sisteminde yemek borusu, mide ve oniki parmak barsağının iç yüzünü döşeyen ve mukoza olarak adlandırılan tabakanın, mide asidi, sindirim enzimleri (pepsin, safra tuzları ve pankreas enzimleri) veya ilaçlarla (Aspirin ve antiromatizmal ilaçlar) hasarlanması sonucunda ortaya çıkan derin yaralar ülser veya peptik ülser olarak adlandırılır. Mide asidi ve pepsin (midede proteinlerin sindirilmesini sağlayan enzim) gıdların sindirimi için son derece gerekli olan salgılardır. Mide asidi güçlü bir asit olmasına rağmen (pH 1-2) normalde midede ve onikiparmak barsağında bir hasar oluşturmaz. Mukoza yüzeyinde mide asidinin mukozaya ulaşmasını engelleyen kalın bir mukus tabakası mevcuttur, (mukus= sümüksü madde). Mide mukozasında asit, pepsin ve safra asitleri gibi mukozayı hasarlayabilecek faktörlerle, mukozayı koruyucu faktörler arasında bir denge söz konusudur. Bu dengenin saldırgan faktörler lehine değişmesi mukoza bütünlüğünün bozulmasına ve ülser oluşmasına yol açar. Halk arasında mide ülseri olarak bilinmesine rağmen peptik ülserlerin büyük bir kısmı onikiparmak barsağında bulunur. Midede oluşan ülserler gastrik ülser, onikiparmak barsağında oluşan ülserler duoedenum ülseri veya bulber ülser olarak adlandırılır. 3-5mm den 5cm e varan genişlikte olabilirler.
Toplumun yaklaşık %10 unun yaşamlarının herhangi bir döneminde peptik ülser hastalığı geçirdiği sanılmaktadır. Erkeklerde kadınlara göre iki kat daha fazla sıklıkta görülür. Onikiparmak barsağı ülseri 30-45 yaşları arasında sık görülürken mide ülserleri daha ileri yaşlarda (50-65) ortaya çıkmaktadır.
Mide ve oniki parmak barsağı mukozası yüzeyindeki koruyucu mukus tabakası asitin mukoza yüzeyine ulaşmasına engel olur.
ÜLSER NEDEN OLUŞUR?
Mide asidi güçlü bir saldırgan fatör olmasına rağmen tek başına ülser oluşturması imkansız gibi görünmektedir. Çünkü ülserli hastaların ancak ¼ inde mide asit salgısı artmıştır ve yarısında da normal sınırlardadır. Mide asit sekresyonunun çok aşırı miktarda arttığı bazı hastalıklarda hemen her zaman ülser oluşumu söz konusu olamakla birlikte bu gibi durumlar çok nadir olarak görülür (Zollinger Ellison sendromu gibi). Bununla birlikte asit olmadan ülser olamayacağı deyimi (No acid No ulcer) günümüzde halen geçerliliğini sürdürmektedir, zira mide asit sekresyonunu baskılamadan mide veya duodenum ülserini iyileştirmek mümkün değildir. Günümüzde ülserin iki temel sebebi olduğu kabul edilmektedir. Bir çok mide ve oniki parmak barsağı ülserli hasta Helicobacter pylori (HP) adı verilen bir bakteri ile enfektedir (%75). Diğer bir gurup hastada da uzun süreli aspirin veya steroid olmayan antiromatizmal ilaç (NSAEİ) kullanımı söz konusudur. Dünyada 15 milyon insanın NSAEİ kullandığı, bunların %60 nın mide şikayetleri tanımladığı, %10 unda da mide ve/veya oniki parmak barsak ülseri oluştuğu ve ortalama %3-4 ünde de hastanede yatmayı gerektirecek ciddi komplikasyonların ortaya çıktığı bilinmektedir. Diğer taraftan ülserli hastaların yaklaşık 1/5 inde HP enfeksiyonu veya antiromatizmal ilaç kullanımı saptanamaması ülser etyopatogenezinin henüz tam olarak anlaşılamadığının bir göstergesidir.
Önceki yıllarda ülser oluşumunda önemli bir sebep olduğu düşünülen stres faktörü günümüzde önemini yitirmiş olmakla birlikte vücudun aşırı strese maruz kaldığı durumlarda ( örneğin geniş vücut yanıkları, kafa travmaları ve yoğun bakımda kalmak gibi) ciddi mide ve/veya onikiparmak barsağı ülserlerinin oluşabileceği ve ülserli hastaların strese maruz kalmaları sonrasında şikayetlerinin artabildiği bilinmektedir.
Mide mukozasındaki koruyucu ve saldırgan faktörler (4)
HELİCOBAKTER PYLORİ (HP) HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
HP ağız yoluyla alınarak midede yerleşen ve burada gastrit olarak adlandırdığımız kronik bir enfeksiyon ve inflamasyon (yangı) oluşturan, burgu şeklinde (spiral şeklinde) bir bakteridir. Mide mukozasını örten mukus tabakasının altında yerleşerek mide asidinden ve diğer etkenlerden korunarak yaşamını sürdürür. HP hem salgıladığı toksinlerle ve hem de vücudun bakteriye karşı oluşturduğu immun yanıt (vücudun bağışıklık sisteminin bakteriye karşı oluşturduğu yanıt) sonrasında ortaya çıkan bazı maddelerle mukus tabakasını zayıflatarak mide mukozasını asit ve diğer saldırgan faktörlere duyarlı hale getirir. Toplumumuzun yaklaşık %80 inin bu bakteri ile enfekte olduğu gösterilmiştir. HP enfeksiyonu peptik ülser oluşumunda önde gelen faktörlerden biri olarak kabul edilmekle birlikte bu bakteri ile enfekte olan insanların hepsinde ülser oluşmaması ve son yıllarda giderek artan oranlarda HP negatif ülserlerin saptanması ülser oluşumunda HP yanında başka faktörlerin de etkili olduğunu düşündürmektedir. HP ülser oluşumundan çok ülserin nüks etmesinde daha önemli rol oynuyor gibi görünmektedir.
Günümüzde HP enfeksiyonun neden olduğu kabul edilen hastalıklar şekilde görülmektedir. HP Dünya Sağlı Örgütünce (WHO) 1.derece kanserojen faktörler arasında kabul edilmiştir. Bakterinin midede varlığı endoskopik biyopsi, üre-nefes testi ve kan ve dışkıda antikor ve antijen aranması gibi testlerle gösterilebilir. Midede HP varlığı saptanan peptik ülserli hastalarda bazı özel ilaç rejimleri kullanılarak HP tedavisi yapılarak bakteri mideden temizlenir. Bu tedavinin etkinliği %80 civarındadır.
Helicobacter pylori’nin midede yol açtığı düşünülen hastalıklar
ÜLSERİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Ülserin en sık görülen bulgusu karnın üst kısmında, iki kaburga yayı arasında ve göğüs kemiğinin alt ucu ile göbek arasında genellikle avuç içi ile ifeda edilen bir bölgede hissedilen künt bir ağrıdır. Ağrı, ezilme, kazınma veya yanma şeklinde de olabilir, sırta iki kürek kemiğinin arasına ve karnın yan taraflarına yayılabilir. Gece uykudan uyandırabilir. Ağrı ile birlikte bezen bulantı ve kusma olabilir. Ağrı 15-20 dk dan birkaç saate kadar değişen bir süre devam edebilir. Aç kalma sonrasında başlayabilir. Genellikle gıda veya antasit alımı ile hafifler veya geçer. Bu nedenle hastalar sık yemek yeme ihtiyacı duyabilirler. Mide ülseri olan hastalarda ağrı yemek sonrasında artma gösterebilir ve şişkinlik ve gaz yakınması daha belirgin olabilir. Bazı hastalarda hiçbir bulgu yokken kanama veya delinme ülserin ilk bulgusu olabilir. Kusma şikayeti ön planda olan hastalarda kilo kaybı görülebilir. Bazı hastalarda şikayetler mevsimsel değişimler göstererek özellikle bahar aylarında şiddetlenebilir.
ÜLSER NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Ülser benzeri şikayetlerle doktora başvuran hastalarda başvurulacak teşhis yöntemi ülserin direkt olarak görülerek teşhis edilmesine ve gerektiğinde doku örneği alınmasına imkan veren endoskopidir (Gastroskopi). Nadiren bazı vakalarda baryumlu mide duodenum grafisi tanıda yardımcı olabilir. Mide ülseri şüphesi olan hastalara kanser olasılığını uzaklaştırmak için mutlaka endoskopik inceleme yapılmalı ve incelenmek üzere doku örneği (biyopsi) alınmalıdır.
Onikiparmak bağırsağındaki peptik ülserin endoskopik görünümü ve ülsere bağlı pilor darlığının balonla genişletilmesi
Mide ülserinin endoskopik görünümü
ÜLSER NASIL TEDAVİ EDİLİR?
Ülser tedavisinde ilk basamak mide asidinin azaltılmasıdır. Asit salgılanması baskılandığında ancak asit ortamda aktif hale gelebilen bir enzim olan pepsin de inaktive edilmiş olur. Günümüzde mide asit salgısını güçlü bir şekilde baskılayan ilaçlar sayesinde ülser tedavisi oldukça başarılı bir şekilde yapılabilmektedir. Aktif ilaç tedavisinin ne kadar süre ile devam edeceğine doktorunuz karar verecektir. Asit salgısının azaltılması yanında ülser tedavisinde ikinci yapılması gereken şey midelerinde HP saptanan hastalarda bu bakterinin tedavi edilmesidir. Bu tedavi genellikle en az iki çeşit antibiyotik içeren 1 veya 2 haftalık tedavi rejimleri kullanılarak yapılır. Hangi tedavi rejiminin seçileceğine doktorunuz karar verecektir. HP tedavisi özellikle ülser nüksünün önlenmesi bakımından önemlidir. Tek başına bakterinin tedavi edilmesi ülser tedavisi için yetersizdir, ülserin iyileşmesi için mide asidinin yeterli bir süre baskılanması gerekir (genellikle 6-8 hafta). Mide ülserlerinde genellikle daha uzun süreli bir tedaviye ihtiyaç duyulur. Mide ülserleri tedavi sonrasında mutlaka endoskopik olarak kontrol edilmeli ve tamamen iyileştikleri görülmeden hasta takipsiz bırakılmamalıdır.
Ülser saptanan hastalarda aspirin ve /veya antiromatizmal ilaç kullanımına ara verilmesi gerekir. Bu ilaçlar çok gerekli olduklarında ancak doktor kontrolünde kullanılabilir.
İlaç tedavisi sürerken hastaların yaşam tarzlarında, sigaranın kullanımının sonlandırılması ve alkol tüketiminin azaltılması gibi bazı değişiklikler yapılması uygun olur. Sigara kullanmaya devam eden hastalarda ülser daha sık tekrarlamaktadır. Acılı, baharatlı ,asitli ve kafein içeren gıda ve içecekler ve alkol ülserin aktif olduğu dönemlerde şikayetlerin artmasına sebep olabileceği için tedavinin erken dönemlerinde tüketilmeleri kısıtlanabilir. Bunun dışında ülserli hastada özel bir diyet uygulamak gerekmez. Süt içmeyi seven hastaların günde 1-2 bardak süt içmelerine müsade edilebilir. Sütün tedavi amacıyla sık aralıklarla içilmesi sakıncalıdır. Stresli bir yaşam süren hastalarda stresin azalmasına yönelik yaklaşımlar tedavide yardımcı olabilir. ( Hobilere ağırlık verilmesi, psikoterapi, yoga vb.)
Cerrahi tedavi günümüzde ancak tıbbi ve endoskopik tedaviye cevap vermeyen kanama, tıkanma ve delinme gibi komplikasyonlar ortaya çıktığında uygulanmaktadır.
ÜLSERİN KOMPLİKASYONLARI NELERDİR?
Kanama, tıkanma (mide çıkışının ülser nedeniyle daralması- obstrüksiyon) ve delinme (perforasyon) ülserin başlıca komplikasyonlarıdır.
Kanama: Ülserin ciddi komplikasyonlarından biridir. Bulantı , kahve telvesi veya kırmızı renkte kanlı kusma, halsizlik, çarpıntı, soğuk terleme, baş dönmesi, göz kararması ve katran renginde yumuşak kıvamda dışkılama ülser kanamasının bulgularıdır. Bu belirtilerin şiddeti kanamanın şiddeti ile doğru orantılıdır. Kanam şiddetli olduğunda dışkı koyu kırmızı renkte gelebilir. Kanama olduğunda genellikle ağrı hissedilmez. Kanama geçiren hastaların mutlaka hastaneye yatırılarak takip ve tedavi edilmesi, endoskopi yapılarak varsa aktif kanamanın durdurulması gerekir. Nadiren cerrahi tedaviye ihtiyaç duyulabilir.
Tıkanma: Kronik oniki parmak barsağı ülserlerinde zamanla barsakta oluşan deformasyon ve daralma nedeniyle mide çıkışında ileri derecede daralma ortaya çıkabilir. Bu hastalardaki başlıca şikayetler 10-12 saat önce yenilen gıdaların kusulması ve midede kalan gıdaların oluşturabileceği ağız kokusudur. Hastalar akşam yemeğinde yedikleri gıdaları ertesi gün kustuklarında çıkardıklarını ifade ederler. Bazen tıbbi tedaviye yanıt alınabilirse de genellikle endoskopik balon dilatasyonu, stent koyulması veya cerrahi tedaviye ihtiyaç duyulur.
Delinme : Güçlü ilaçların kullanıma girmesi nedeniyle günümüzde nadir görülen bir komplikasyondur. Karın üst kısmında ani başlayan, bıçak saplanır tarzda şiddetli karın ağrısının saatler içinde tüm karına yayılması en önemli bulgusudur. Tedavi edilmediğinde yaygın karın zarı iltihabı (peritonit) nedeniyle ölüme sebep olur. Teşhis koyulduktan sonra tedavisi cerrahidir.
Sızıntı şeklinde kanayan peptik ülser
Kaynaklar:
1) Overmier JB, Murison R.Restoring psychology’s role in peptic ulcer.Appl Psychol Health Well Being. 2013;5:5-27.
2) Konturek SJ, Konturek PC, Konturek JW, Plonka M, Czesnikiewicz-Guzik M, Brzozowski T, Bielanski W. Helicobacter pylori and its involvement in gastritis and peptic ulcer formation.J Physiol Pharmacol. 2006;57:29-50.
3) Ramakrishnan K, Salinas RC.Peptic ulcer.Am Fam Physician. 2007;76:1005-12.
4) Stefan AM, Wolfe MM. Duodenal Ulcer. In: Clinical Practice of Gastroenterology. Ed:Brandt LJ, Churchill Livingstone,Philadelphia, 1’st edition, vol.1,pp273-281.