Prof.Dr.Ahmet Dobrucalı, Stj.Dr. Ercan Ayaz
Karaciğer fonksiyon testleri, karaciğer ve safra yolları hastalıklarının teşhisi, hastalığın şiddetinin belirlenmesi, tedavinin düzenlenmesi ve tedaviye alınan yanıtın değerlendirilmesinde kullanılır. Karaciğer fonksiyon testleri 3 ana gruba ayrılabilir; Karaciğerde hücre hasarının değerlendirilmesinde kullanılan testler, safra akımının değerlendirilmesinde kullanılan testler ve karaciğerin sentez fonksiyonlarını değerlendiren testler.
A) Karaciğerde hücre hasarının (hepatosellüler hasar) değerlendirilmesinde kullanılan testler
Transaminazlar [ Aspartat aminotransferaz (AST veya SGOT) ve Alanin aminotransferaz (ALT veya SGPT) ] :
Transaminazlar karaciğer hücrelerinde (hepatositler) glukoneogenez sırasında oksalasetat ve pirüvat oluşumununda aspartat ve alaninden ketoglutarik asite amino asit transferini katalize eden enzimlerdir. Hepatosellüler hasarın en iyi göstergeleridir. ALT hepatositlerin stoplazmasında bulunur ve karaciğer için AST ye göre daha spesifiktir. AST hepatositlerde hem stoplazma hem de mitokondride bulunmakla birlikte karaciğer dışında kalp ve iskelet kası, kırmızı kan hücreleri (eritrositler), böbrek, pankreas, akciğer ve beyin gibi başka organlarda da bulunduğundan karaciğer hücre hasarının gösterilmesindeki duyarlılığı ALT ye göre daha düşüktür. ALT normal olduğu halde sadece AST seviyesinde artış görülmesi karaciğer dışındaki diğer organların hasarını akla getirmelidir. Myokard infarktüsü, kas hastalıkları, kas travmaları, ağır egzersiz, akciğer infarktüsü ve hemoliz (kırmızı kan hücrelerinin parçalanması) bu durumlara örnek verilebilir. Tek başına ALT yükselmesi genellikle bir karaciğer hasarı ile birliktedir. Normal kişilerde fazla miktarda yağ içeren bir yemek ve yüksek dozda (>3g/gün) parasetamol kullanımı sonrasında ALT seviyeleri geçici olarak yükselebilir (Parasetamol- ağrı kesici olarak toplumda çok sık kullanılan bir ilaç).
Normalde kandaki ALT seviyesi AST den daha yüksektir ve AST/ALT oranı <1 dir. Hepatosellüler hasar oluşturan hastalıklarda her iki enzimde de artış görülür ancak AST / ALT oranı yinede 1 in altındadır. Bu oranın bozulduğu, yani AST nin ALT den daha yüksek olduğu haller; alkole bağlı karaciğer hastalıkları (alkolik hepatit, alkolik steatoz – yağlanma), karaciğer sirozu, kolestaz (safra akımının engellenmesi) ve fulminan Wilson hastalığıdır (karaciğerde bakır birikimi sonunda oluşan bir hastalık, Bkz Wilson hastalığı). Bu hastalıklarda AST/ALT oranı 2 nin üstüne çıkabilir. Alkol dışı karaciğer yağlanmasında (Nonalkolik steatohepatit) AST / ALT oranı <1 dir.
Serum transaminaz düzeyinin 30IU/L olması patolojik olarak kabul edilir. Transaminaz değerlerinde normalin 2-5 kat artış hafif derecede artış olarak adlandırılır ve aşağıdaki hallerde görülebilir;
- Karaciğer yağlanması (Hepatosteatoz)
- Kronik hepatit B ve C
- Alkolik karaciğer hastalığı
- İlaçlara ve toksinlere bağlı enzim yükselmesi (bitkisel çaylar, ağrı kesiciler, antibiyotikler, nöropsikitarik ilaçlar, uyuşturucular, A vitamini vb.)
- Hemokromatoz (vücutta değişik organlarda demir birikimi ile giden bir hastalık, bkz. Hemokromatoz)
- Viral hastalıklar (EBV, CMV enfeksiyonları) (EBV; Ebstein-Barr virüsü, infeksiyöz mononükleoz veya öpücük hastalığı olarak adlandırılan hastalığa neden olur) (CMV- Cytomegalovirus)
- Otoimmün hepatit
- Wilson hastalığı
- Alfa -1 antitripsin eksikliği
- Gluten enteropatisi (Çölyak hastalığı)
- Sağ kalp yetersizliği
- Hipertiroidi (Tiroid bezinin aşırı hormon üretmesi)
Transaminaz seviyelerindeki aşırı yükselmeler (>2000 IU/L) akut viral hepatitlerde, iskemik hepatitte (Akut dolaşım yetersizliğinde- şok – karaciğer kan akımının yetersiz olmasına bağlı oluşan karaciğer hasarı, hipoksik hepatit) ve toksik hepatitte (ilaçlar, mantar zehirlenmeleri vb. bağlı hepatit) görülür. İskemik ve toksik hepatitlerde transaminaz seviyeleri 3000-5000IU/L ye kadar yükselebilir. İskemik hepatitte serum LDH seviyesi de artmış olup viral hepatitlerden farklı olarak ALT / LDH oranı <1,5 dur.
Laktik dehidrogenaz (LDH):
Vücutta hemen hemen tüm dokularda, özellikle karaciğer, kalp ve iskelet kası, eritrositler, akciğerler ve böbreklerde bulunan sitoplazmik bir enzimdir. Karaciğer izoenzimi (LDH5), hepatosellüler hasarda ve karaciğer tümörlerinde (hepatosellüler karsinom) ve karaciğer metastazlarında artar. Hepatosellüler hasarda LDH artışı ALT artışı ile birliktedir. İskemik hepatitte artış daha belirgindir. ALT / LDH oranı genellikle 1,5 un üzerindedir, ancak iskemik hepatitte LDH ın daha fazla yükselmesi nedeniyle bu değer azalır. Kronik hepatit veya sirozda serum LDH seviyesindeki yükselmeler hepatosellüler kanserin bir bulgusu olabilir. AST nin normal olduğu LDH artışında karaciğer dışı organların hastalıkları düşünülmelidir. Hemoliz, lösemi ve lenfoma gibi hematolojik maligniteler, myokard infarktüsü, akciğer infarktüsü (pulmoner emboli), çizgili kas hastalıkları / travmaları ve kemoterapi LDH yükselmesine yol açan diğer hastalıklar arasında sayılabilir.
B) Karaciğerde safra akışının değerlendirilmesine yardımcı olan testler (Kolestaz – safra akımının yavaşlaması)
Bu gurupta alkalen fosfataz (AF), gamma glutamil transpeptidaz (GGT), lösin aminopeptidaz ve 5′ –nükleotidaz adlı enzimler, bilüribin adlı sarı renkli pigment ve safra asitleri bulunur. Klinikte bunlar içinde en sık kullanılanlar AF, GGT ve bilüribinlerdir. Kolestazla giden hastalıklarda genellikle sarılık, kaşıntı,dışkı renginde açılma ve idrar renginde koyulaşma bulunur.
Alkalen fosfataz (AF):
AF, fonksiyonu halen daha tam olarak anlaşılamamış olan katalitik bir enzimdir ve vücutta yaygın olarak bir çok dokuda bulunur. Karaciğer ve kemikler AF ın en çok bulunduğu organlardır. Plasenta, ince barsaklar, beyin, böbrekler, beyaz kan hücreleri (lökositler) AF içeren diğer organlar arasında sayılabilir. Büyüme çağındaki çocuk ve gençlerde, gebelerde, yağlı yemek sonrasında, ileri yaştaki kadınlarda AF seviyeleri fizyolojik olarak (herhangi bir hastalığa bağlı olmadan) yüksek bulunabilir. AF Karaciğerde sinüzoidal ve kanaliküler membranlarda ve hepatosit sitoplazmasında yerleşim gösterir ve safra akımının engellendiği hallerde kana karışarak kandaki seviyesini artırır. Primer bliyer siroz, sklerozan kolanjit, otoimmun kolanjit, ailevi tekrarlayıcı kolestaz, (benign rekürran intrahepatik kolestaz- Byler hastalığı), ilaçlara bağlı kolestaz gibi hastalıklar ve karaciğer tümörleri serum AF seviyesini yükselten hastalıklardır. Karaciğerde yukarıda sayılan patolojilerin olmadığı AF yüksekliğinde amiloidoz, sarkoidoz, lenfoma ve granülomatöz hepatit gibi infiltratif karaciğer hastalıkları akla gelmelidir. Wilson hastalığında AF seviyesi karakteristik olarak düşüktür ve bu özellik fulminan hepatit ve hemolizli hastalarda daha belirgindir.
Yukarıda sayılan nedenler karaciğer içi safra yollarında safra akımının engellenmesine yol açan hastalıklardır. Karaciğerden çıkan safra yolları ana safra kanalı (koledok) ile oniki parmak barsağına bağlanarak safranın barsağa akımı sağlanır. Karaciğer dışı safra yolları onikiparmak barsağı (duodenum) ve pankreas ile yakın komşuluk gösterdiğinden bu organlardan kaynaklanan tümörler safra yollarına bası yaparak safra akımını engelleyebilirler. Bu durumda serum AF seviyesi yükselirken aynı zamanda serum bilüribin seviyesi de artar ve hastada sarılık ortaya çıkar (Tıkanma sarılığı). Ana safra kanalı içinde oluşan taşlar da benzer bir klinik tablo oluştururlar. Bu nedenle serum AF yüksek bulunan her hastada ultrasonografi yapılarak karaciğer dışı safra yollarında bir tıkanma olup olmadığı araştırılmalıdır.
Karaciğer dışında kanda AF artışına yol açan diğer hastalıklar arasında kemik hastalıkları (Kemik metastazları, Paget hastalığı, kemik tümörleri) ve kronik böbrek yetersizliği sayılabilir.
GGT (Gamma Glutamly Transpeptidase- GGTP):
Gammaglutamil transpeptidaz (GGT) hepatositlerde ve safra kanalı epitelinde bulunan bir mikrozomal enzimdir ve AF a göre karaciğer için daha spesifiktir. Karaciğer dışında pankreas, kalp, akciğer, böbrek, dalak ve beyinde bulunur ve bu organları ilgilendiren hastalıklarda da serum GGT seviyesinde bir miktar artış görülebilir. AF ın aksine kemik dokusunda ve plasentada GGT bulunmaz ve gebelikte artmaz. AF ile birlikte artması AF artışının karaciğer kaynaklı olduğunu düşündürür. Gerek kolestazda , gerekse karaciğerde hücre harabiyeti ile birlkte giden hastalıklarda artabilir. Özellikle alkole bağlı hasarlanmanın iyi bir göstergesidir. Tek başına GGT yükselmesi aşırı alkol tüketiminde, mikrozomal enzim indüksiyonu yapan fenitoin ve barbitürat gibi ilaçların ve antiviral ajanların kullanımında, diabet, obezite ve hiperlipidemi gibi bazı metabolik hastalıklarda görülebilir.
Biluribin:
Kana rengini veren kırmızı kan hücreleri (eritrositler) hemoglobin denen bir madde içerirler. Yaşam süreleri yaklaşık olarak 120 gün olan bu hücrelerin dalakta yıkımı sonucunda ortaya çıkan hemoglobin sarı renkli bir pigment olan bilirubine dönüşür. Biluribinin kan seviyesi normalde 1,5mg/dl nin altındadır. Sağlıklı bir insanda günde 250mg kadar biluribin oluşur. Biluribin seviyesi 2,5-3mg/dl nin üzerine çıktığında göz aklarında ve ciltte sararma başlar. Kronik karaciğer hastalıklarında serum biluribin seviyesinin yüksek seyretmesi kötü prognoza işarettir. Kanda ölçülen bilüribinin direkt ve indirekt olmak üzere iki ayrı formu bulunur. Direkt biluribin total biluribinin %15 den azını oluşturur (normalde <0,3mg/dl). Kan hücrelerinin yıkımı sonrasında ortaya çıkan biluribin indirekt bilurbin olup böbreklerden süzülmez ve idrar çıkmaz. Kan hücrelerinin aşırı miktarda yıkımlı sonrasında kanda indirekt bilurinin seviyesi artar ve hastada sarılık ve kansızlık (anemi) oluşur (Hemolitik sarılık). Karaciğer tarafından dolaşımdan alınan indirekt biluribin birçok değişimden geçtikten sonra direkt biluribin olarak safraya salgılanır. Karaciğer kanalları aracılığı ile safra kesesine ulaşan safra, ana safra kanalı aracılığıyla onikiparmak barsağına boşalır. Karaciğerde hepatosellüler hasar ve/veya kolestaz oluşturan bütün hastalıklarda ve karaciğer dışı safra yolları tıkanmalarında serum biluribin seviyesi yükselir, sarılık, idrar renginde koyulaşma ve deride kaşıntı görülür. Kolestazla giden hastalıklarda indirekt biluribin seviyesindeki artış çok daha belirgindir. Uzun süren kolestatik sarılıkta bir miktar direkt bilüribin kandaki bir protein olan albumine bağlanarak delta bilüribin olarak adlandırılan bir bilüribin çeşidi oluşabilir (Biliprotein). Bu tür bilüribin böbreklerden süzülemediğinden uygun tedaviye rağmen hastadaki sarılığın düzelmesi gecikebilir. Ailevi geçiş gösteren Gilbert sendromu, Crigler Najjar hastalığı, Rotor sendromu ve Dubin-Johnson sendromu gibi hastalıklar bilirubinin karaciğere alımında ya da karaciğer hücresi içinde metabolize edilmesinde yetersizlik sonucunda ortaya çıkan ve bilüribin seviyesinde artış ve sarılıkla seyreden hastalıklardır (Bkz. Sarılık).
Biluribinin karaciğer hücresi tarafından alınması ve konjügasyonu sonrasında safraya atılımı
(EASL 46th Annual Meeting,March 30th – April 3rd 2011,Berlin, Germany)
Safra asitleri:
Safra asitleri sadece karaciğerde yapılmaları ve safra yolları ile barsağa döküldükten sonra ince barsağın son kısmından emilerek tekrar karaciğere gelmeleri nedeniyle karaciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesi amacıyla kullanılır. Bu amaçla açlıkta ve toklukta serum safra asidi düzeyi ölçülür. Kolestazla giden hastalıklarda serum safra asidi seviyesi yükselir.
Karaciğer günde 500-600cc kadar safra ve 500mg kadar safra asidi üretir. Safra alkalen pH da olup safra asitleri, kolesterol, fosfolipidler (lesitin), bilüribin ve çeşitli elektrolitler içerir. Safra asitleri hepatositlerde primer safra asidi olarak sentezlendikten sonra (kolik asit ve kenodoksokolik asit) safra yollarına salgılanırak barsaklara ulaşır. Barsaklara geçen primer safra asitleri buradaki bakteriler tarafından sekonder safra asitlerine (deoksikolik asit ve lithokolik asit) dönüştürülür. Safra asitleri barsaklarda yağ sindiriminde rol oynarlar. Barsaklara geçen safra asitlerinin %90 ı ince barsakların son 80-100cm lik kısmından (termimal ileum) geri emilerek tekrar karaciğere taşınır. Bu şekilde karaciğerde sentezlenen safra asidi miktarının üzerinde kayıp önlemiş ve vücuttaki safra asidi havuzu korunmuş olur. Ancak 500-600mg kadar safra asidi ince barsaklardan emilmeden kalın barsaklara geçer. Bu olay enterohepatik sirkülasyon olarak adlandırılır ve her öğünden sonra 2-4 kez meydana gelir. Karaciğere dönen safra asitlerinin bir kısmı (%10-50) karaciğer tarafından tutulmayarak genel dolaşıma katılır ve böbreklerden süzülür. Böbreklerden süzülen safra asitleri böbrek tüplerinden geri emildiğinden ancak %2 kadarı idrarla atılır. Vücuttaki total safra miktarı (safra havuzu) 2-4g kadardır. Özellikle kolestatik karaciğer hastalıklarının tedavisinde ve safra kesesi taşlarının eritilmesinde kullanılan bir safra asidi olan ursodeoksikolik asit (UDCA) karaciğerde bir primer safra tuzu olan kenodeoksikolikasit’ten küçük bir miktar sentezlenir ve insandaki total safra asidi miktarının %5 ini oluşturur. UDCA in tedavi amacıyla kulanılması sırasında bu oran %70 in üzerine çıkar. Safra içinde safra asitlerinin azalması ve / veya kolesterol miktarının artması safra taşı veya çamuru oluşumuna yol açar.
Karaciğerden oniki parmak barsağına akan safra miktarında azalma olması yağ sindiriminin bozulmasına ve yağlı ishale neden olur (steatore). Aksine kalın barsaklara fazla miktarda safranın geçmesi de şiddetli ishal oluşturur (kolereik ishal). Tedavi için birinci durumda safra asidi vermek gerekirken ikinci durumda kalın barsağa geçen fazla miktarda safranın bağlanarak etkisiz hale getirilmesi gerekir.
C) Karaciğerin sentez fonksiyonunun değerlendirilmesinde kullanılan testler
Kanda dolaşan proteinlerin önemli bir kısmı karaciğerde yapılır. Karaciğerde yapılan başlıca proteinler albumin, prealbumin, pıhtılaşma faktörleri, lipoproteinler,taşıyıcı proteinler ve kompleman komponentlerinin bir kısmıdır.
Albumin:
Albumin, beslenme durumu ve karaciğerin sentez yeteneğinin iyi bir göstergesidir. Karaciğerdeki protein sentezinin %10 unu, serumdaki protein miktarının da %75 ini oluşturur. Plazma kolloid onkotik basıncının %75 inden sorumludur (Kolloid onkotik basınç: damar içindeki suyun damar dışına sızmasını engelleyen basınç, bu nedenle albümin seviyesi düşüklüğünde ödem oluşur). Kolesterol, biluribin, yağ asitleri, metaller ve birçok ilaç kanda albumine bağlanarak taşınır. Albumin seviyesindeki değişiklikler ilaç metabolizmasını etkiler. Normal serum seviyesi 3.5-5g/dl dir. Sağlıklı bir karaciğer günde 10-12g kadar albümin sentezleyebilir. Karaciğer sirozunda bu miktar günde 4-5g ın altına düşer. Albuminin yarılanma ömrü 15-20 gündür. Karaciğer hastalıklarında serum albumin düzeyi azalır. Klinikte rutin olarak kullanılan bir testtir.
Albumin karaciğer hastalıklarının hem teşhis ve hem de tedavisinde kullanılan bir maddedir. Klinikte en sık olarak karaciğer sirozlu hastalarda vücutta biriken sıvıların (asit, ödem. Bkz karında sıvı birikmesi) tedavisinde kullanılır. Karaciğer yetersizliğinde vücutta biriken toksinlerin albümin içeren dializatla vücuttan uzaklaştırılması (MARS- Molecular Adsorbent Recirculating System) son yıllarda uygulanmaya başlanan bir tedavi yöntemidir.
Karaciğer hastalıkları dışında böbreklerden ve barsaklardan protein kaybı ile giden böbrek hastalıklarında (nefrotik sendrom) ve sindirim sistemi hastalıklarında (bkz. protein kaybettirici enteropatiler), ince barsaklarda emilim kusuru oluşturan hastalıklarda (malabsorpsiyon) , uzun süren kronik hastalıklarda ve açlıkta da serum albümin düzeyi azalır.
Prealbumin:
Normal serum konsantrasyonu 30 mg/dl olup, erkeklerde biraz daha yüksektir. Yarılanma ömrünün kısa olması nedeniyle özellikle akut karaciğer yetersizliklerinde serum düzeyinin azalması tanıda yardımcı olur.
İmmunglobulinler:
Kronik karaciğer hastalığında serum immunglobulin düzeyi yükselir (Hipergammaglobulinemi). İmmunoglobulinleri (IgG, IgM, IgA ve IgE) içeren gammaglobulinler normalde karaciğerde yapılmaz. Otoimmun hepatitte ve kronik viral hepatitte IgG, primer biliyer sirozda IgM, kronik alkolik karaciğer hastalığında IgA seviyeleri artar. İleri evredeki kronik karaciğer hastalığında ve karaciğer sirozunda serum albumin düzeyinin düşmesi ve globulin seviyesinin artması önemli bir biyokimyasal bulgudur, albumin / globulin oranı 1 in altına iner.
Pıhtılaşma faktörleri:
Kanın pıhtılaşmasını sağlayan pıhtılaşma (koagülasyon) faktörlerinin faktör 8 dışında tümü (I, II, V, VII, IX, X, XI, XIII) karaciğerde yapılır (faktör 8 damar endotelinde ve retiküloendotelyal sistemde üretilir). Bunlardan II, VII, IX ve X. faktörlerin etkin hale gelebilmesi için K vitamini gereklidir. K vitamini karaciğerde ‘vitamin K epoksit redüktaz’ enzimi aracılığıyla bu pıhtılaşma faktörlerinin karboksilasyonunu sağlar.Karaciğer hastalıklarında sentez yeteneğinin değerlendirilmesinde en sık kullanılan test ‘protrombin zamanı’ (PTZ) ölçümüdür. Prognostik değeri oldukça yüksek bir testtir (Prognostik – Hastalığın geleceği hakkında fikir verme). PTZ, faktör I, II, V, VII ve X’ u kapsayan ekstrensek pıhtılaşma sistemindeki bozukluğu tanımlar. Normali 12-13 saniyedir. Bu test ayrıca kanın pıhtılaşmasını engellemek amacıyla kullanılan coumadin adlı ilacın etkinliğinin izlenmesinde de kullanılır. Hepatosellüler hasarın ağır olduğu durumlarda ve kronik karaciğer hastalıklarında protrombin zamanı uzar. Pıhtılaşma faktörlerinin yarılanma ömürleri albuminden daha kısa olduğundan yeni ortaya çıkan karaciğer hastalığının teşhisinde protrombin zamanı ölçümü albumine göre daha yardımcı bir testtir. Akut karaciğer yetersizliğinde mevcut koagülasyon faktörlerinin tükenmesi zaman alacağından hastalığın erken saatlerinde PTZ normal bulunabilir. Bu durumda yarılanma ömrü 5-6 saat kadar olan faktör 7 aktivitesinin ölçümü erken teşhiste yardımcı olur.
PTZ kolestatik karaciğer hastalıklarında ve malabsorpsiyonla giden hastalıklarda ortaya çıkan K vitamini eksikliğine bağlı olarak da uzayabilir. Bu gibi durumlarda hastaya K vitamini verilmesi ile PTZ normale döner. Ayrıca K vitamininden bağımsız bir faktör olan faktör 5 seviyesi ölçümü de tanıda yardımcı olabilir. K vitamini eksikliğinde faktör 5 aktivasyonu korunmuştur.
PTZ nın uzadığı diğer bir ciddi hastalık yaygın damar içi pıhtılaşmasıdır (DIC- Dissemine Intravascular Coagulation). Hem DIC hem de kronik karaciğer hastalığında trombosit sayısı azalmıştır. Bu durumda serum faktör 8 düzeyinin ölçümü ayırıcı tanıda yardımcı olabilir. Faktör 8 düzeyi kronik karaciğer hastalığında normal bulunurken DIC da azalmıştır.
Lipoproteinler:
Kanda kolesterol, fosfolipid ve trigliseridlerin taşınmasını sağlayan lipoproteinlerin protein kısmının (apolipoprotein) büyük bölümü karaciğerde yapılır. Serum kolesterol düzeyi, kolestazla giden hastalıklarda artar ( bkz. kolestazla giden hastalıklar). Karaciğerde yapılan bir enzim olan LCAT (Lecithin Cholesterol Acyl Transferase) plazmada kolesterolün esterleşmesini sağlar ve akut ve kronik karaciğer hastalıklarında aktivitesi azalır. Karaciğer hastalıklarında VLDL ve HDL azalırken, LDL ve trigliseridler seviyeleri artar. Kronik kolestazda ve karaciğer kanserinde plazmada başka bir anormal proteinin artışı görülebilir (lipoprotein X).
Karaciğer fibrozunun değerlendirilesinde kullanılan noninvaziv testler
Fibrotest (FibroSure):
Bu test kronik karaciğer hastalıklarında karaciğerde bağ dokusu gelişiminin (siroz) karaciğer biyopsisi yapılmadan değerlendirilmesi amacıyla geliştirilmiştir. Test, serumda alfa-2 makroglobulin, haptoglobulin, GGT, total biluribin ve apolipoprotein-A1 düzeylerinin ölçülmesini içerir. Karaciğerde anlamlı fibrozis yokluğunun gösterilmesinde negatif öngörü değeri %90 civarındadır. Testte yüksek skor elde edilmesi siroz varlığına işaret eder.
Karaciğerin metabolizma kapasitesi ile ilgili testler:
Karaciğer fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla, karaciğer tarafından metabolize edilen bazı ilaç veya kimyasal maddeleri vücuda vererek bunların karaciğerde metabolize olma hızını ve vücutta birikimini tayin etmek şeklinde yapılır. Bu testler rutin olarak kullanılan testler olmayıp genellikle araştırma amacıyla klinikte kullanılırlar. Bu amaçla kullanılan başlıca maddeler; aminopyrine, antipyrine phenacetin, cafeine ve galaktoz’dur. En sık kullanılanı ‘Aminopyrine solunum testi ve galaktoz eliminasyon testidir. Eliminasyon testleri karaciğer fonksiyonların değerlendirilmesinde albümin ve protrombin zamanı ile iyi uyum gösterir. Galaktoz eliminasyon testinde 350 – 500 mg/kg galaktoz damar yolu ile verilir ve 5 dakikada bir alınan kanda galaktoz tayin edilir.
Karaciğer ve Safra Yolları için özel testler:
1-Viral hepatitlerin serum göstergeleri :
Hepatit A ; Anti-HAV IgM ve IgG
Hepatit B ; HBsAg, AntiHbs, Anti-HBc, HBeAg, Anti-HBe, HBV-DNA
Hepatit C ; Anti-HCV, HCV RNA
Hepatit D (Delta): Anti-HDV, HDV-RNA
Diğer virüslere bağlı viral hepatitler; EBV, HSV ve CMV’ye karşı oluşan antikorlar
2-Otoantikorlar :
Primer biliyer siroz : AMA (Antimitochondrial anticor)
Primer sklerozan kolanjit: p-ANCA ( Antineutrophilic cytoplasmic anticor)
Otoimmün hepatit: ANA (Antinuclear anticor), LKM (Liver Kidney Microsomal anticor), SLA (Soluble Liver Antigen), ASMA (Anti Smooth Muscle Antibody):
3- Alfa – fetoprotein (AFP) : Fetus (ana rahmindeki canlı) serumunda bulunan ve doğumdan sonra kaybolan bu protein, hepatosellüler karsinom (bkz. karaciğer kanseri) için tarama testi olarak kullanılabilir. Akut viral hepatitte AFP yükselmeleri hepatosellüler rejenerasyonun göstergesidir.